YRD.DOÇ.DR.ENVER ARAS EMEKLİ ÖĞRETİM ÜYESİ

YRD.DOÇ.DR.ENVER ARAS EMEKLİ ÖĞRETİM ÜYESİ

HAZAR'DAN ARAS'A earas7660@hotmail.com

KERİM YAYCILI VE BİTMEYEN ÇİLESİ 1

23 Ekim 2021 - 22:24

KERİM YAYCILI VE BİTMEYEN ÇİLESİ 1

Alhan oğullarından merhum Hacı Abdullah’ın oğlu olan Kerim Yaycılı, 1913 yılında
Iğdır’da doğdu. Çocukluk yılları Birinci Dünya Harbi’nin acı, sıkıntı ve çaresizlikleri
içerisinde geçti. Çocukluk çağlarından itibaren ailesiyle birlikte, Rus ve Ermeni saldırılarının
en vahşi uygulamalarına şahit oldu. Süngülenen çoluk çocuk, yaşlı erkek ve kadınlar,
lekelenen kızlarımız, yakılan yıkılan köylerimiz, Yaycılı’da unutulmaz kin ve nefret
duygularının doğmasına sebep oldu. Rus ve Ermenilerin yaptığı katliamlar, acı sahneler,
Kerim Yaycılı’nın asker olmasında çok etkili oldu. Girdiği askerî ortaokul ve liseleri
birincilikle bitirdi. 1931 yılında ciğerlerinden rahatsızlandığı için 1934’e kadar hava değişimi
iznine gönderildi.
İlk, orta ve lise öğrenimini tamamladıktan sonra bir müddet Erzurum, Ağrı, ve
Iğdır’da öğretmenlik yaptı. Erzurum Lisesi’nden mezun olduktan sonra yedek subay olarak
askerlik vazifesini tamamladı. 1937 yılında Ankara Dil,Tarih ve Coğrafya Fatültesi Türk Dili
ve Edebiyatı Bölümü’ne kayıt yaptırdı.
1940 yılında, İkinci Dünya Savaşı’nın başlaması sebebiyle silah altına alındı. İki yıl
görev yaptıktan sonra tekrar rahatsızlandı. Terhis edildikten sonra fakültedeki derslerine
devam etmeye çalıştı. İkinci Dünya Harbi’nden sonra, mevcut hastalığı ilerlediğinden
Fakülte’deki derslerine devam edemedi. Üçüncü yıldan sonraki tahsilini ise, tetkik ve
çalışmalarıyla telafi etmeye çalıştı.
Bir süre Devlet Opera ve Tiyatrosu’nda çalışan Kerim Yaycılı’nın ilk şiirleri, Mehmet
Emin Resulzade’nin, 1934’de Berlin’de çıkardığı Kurtuluş adlı dergide yayınlandı. Söz
konusu derginin neşri zaman zaman yasaklandı. Kerim Yaycılı birçok şiirini de Aydın Yol,
Hakikat, Odlu Yurd, Millî Ateş ve Mukaddes Odlar Ülkesi gibi çeşitli adlarla çıkan dergilerde
yayınlamaya devam etti.
İşte, bu neşir yasaklarının devam ettiği günlerde, ‘Yaycılı’ müstear adını kullanan
şairin birçok yazı ve şiirleri, Ankara’da çıkmakta olan Azerbaycan Türk Kültür Dergisi’nde
neşredildi. Şair, bir süre Azerbaycan Türk Kültür Derneği’nin başkan yardımcılığını da
yürüttü. Bu arada Türk Birliği adlı bir dergi de çıkaran Kerim Yaycılı, şiirlerini ‘Anadolu,
Kafkas ve Azerbaycan’a Armağan’ adlı eserinde topladı.
O günkü şartlarda amansız bir hastalığın kurbanı olan şair, Amerika’da ve Avrupa’da
tedavi olmasına rağmen şifa bulamadı. Yatağa mahkûm olup kadere boyun eğmekten başka
çaresi kalmayan Kerim Yaycılı, 13 Temmuz 1979’da kalp krizi geçirerek vefat etti. Cenazesi
doğup büyüdüğü Iğdır’da toprağa verildi.
Bütün varlığı ile kendisini Türklüğe adamış olan şair, Azerbaycan’la ağlamış,
Azerbaycan’la gülmüştür. O, şiirlerinde millî konuları ve Azerbaycan’ın manevî hayatını,
canlı ve sade bir dille işleyerek, gençlere büyük bir istikamet verdi. Azerbaycan Türklerinin
sesini dünyanın her tarafına duyurmak için çalıştı.
Tarihin acı ve elem dolu sayfalarını çevirmeye çalışan şairin yaratıcılığında anlam
zenginliği ve sihirli ifade gücü de önemli bir yer işgal eder. Fikir ve düşüncelerini ustalıkla ele

1 Biraz genişletilmiş olan bu yazının aslı, 1-5 Nisan 1991’de Bakı’da yapılan Azerbaycan Muhaceret Edebiyatı
Sempozyumu’nda bildiri olarak sunulmuştur.

2

alıp işleyen Kerim Yaycılı, fikir ve düşüncelerin karşısındakilere nazik bir davranışla kabul
ettirir, kimsenin kalbini kırmazdı.
Bayrak, vatan, millet, hak, hukuk ve adalet gibi kutsal değerlere meftun olan Kerim
Yaycılı’nın ilham kaynağı, taşı-toprağı, havası ve suyu ile Azerbaycan’dı. Azerbaycan onun
tek ideali, tek varlığı idi. Şiirlerinde, Azerbaycan’ın büyüleyici güzelliğini de terennüm eden
şairin, Azerbaycan’a karşı beslediği aşk ateşi, ölünceye kadar sönmedi. O, 66 yıllık ömrünün
36 yılını felçli olarak geçirmesine rağmen, büyük bir azim ve hevesle hayata bağlandı. Bir
gün olsun, hastalığından şikâyet edip dert yanmadı. İnancı sayesinde her türlü cefa ve çileye
göğüs gerdi. Anlam ve hayali birleştirerek şiirlerine ayrı bir güzellik kazandıran Kerim
Yaycılı’yı yaşatan, belki de Azerbaycan’a olan ilahi sevgisiydi. Onun şiir ve şahsiyetinin
temel unsuru Anadolu, Kafkas ve Azerbaycan’dı.
Denizi, yorgun ve sevdalı Aras’ı koynuna alan Hazar; dağı yürekleri eriten Kepez;
gölü birçok sırları derinliklerinde muhafaza eden Gökgöl, ovası yeşillikleriyle insanı
büyüleyen Mugan, ırmağı bazen sessiz ve derinden, bazen de kükreyip coşarak akan Aras
olan Azerbaycan’ı sevmemek, ona âşık olmamak mümkün mü? Elbette ki hayır…
İşte, Azerbaycan’ın bütün bu güzellikleri karşısında Kerim Yaycılı, ‘Azerbaycan’ın
Sihir ve Güzelliğine İthaf adlı şiirinde;

Nedir acep bu sendeki hüsn ü ân?
Adın verir gönüllere heyecan,
Her anışta bağışlanır sana can,
Azerbaycan, Azerbaycan.
Can sözünü duyarsın her dudaktan,
Bıkmadın mı bu sevgiden, bu aşktan?
Yollarına yine canlar serelim,
Bırak, sana yeni bir ad verelim,
Söyle, ne var acep sana yakışan?
Azerbaycan, Azerbaycan

Demek suretiyle, Azerbaycan’a şahsiyet vererek onunla sohbet eder; sevgisine karşılık
vermesini bekler. Burada, az da olsa Azerbaycan’a sitem vardır. Fakat şair, daha sonraki
mısralarda bu ‘bıkma’nın Azerbaycan’ın elinde olmadan ortaya çıktığını, Azerbaycan’ın buna
mecbur edildiğini söyler.
Aslı’nın uğruna yanıp kül olan Kerem gibi, Kerim Yaycılı da Azerbaycan aşkı ile
yanıp tutuşmakta idi:

Bir garip âşıktın, geldin de geçtin,
Ölmeden murada erdin mi Kerem?
Kaç dilber elinden soğuk su içtin?
Hepsine gönlünü verdin mi Kerem?
Oğuz illerinde Kafkas kızını,
Gördün mü parlayan Türk yıldızını?
Benim tek sarılıp o gül yüzünü,
Elemli yüzüne sürdün mü Kerem?

3

Şair, yukarıdaki mısralarda Kafkasya’nın güzel bir kızı olarak tasavvur ettiği, vatanın
ve millî hâkimiyetin sembolü olan Azerbaycan’ın ay-yıldızlı bayrağına hasret kaldığını
açıklamaktadır.
Kerim Yaycılı, kahramanlar diyarı Azerbaycan’a olduğu kadar bütün Kafkas ellerine
derin bir aşkla bağlıydı. O, ‘Şamil’in Mezarı’ adlı şiirinde;
Ey hasreti göğsünde dindiren yüce dağlar,
Murat’ların yası mı susturdu kalbinizi?
Ey Keremler uğrağı, ey vefalı pınarlar,
Nerde Şamil alayı, nerde atların izi?..

Diyerek, hasretleri dindiren ve bağrında binlerce şehidi saklayan Kafkas Dağları’na
hitap eder; dillere destan olan ve gönüllerde taht kuran Şeyh Şamil’i arar.
Yine, ‘Kafkas Gecesi’ adlı şiirinde;

O zaman daha çok coşkundu Aras,
Cennetin adına denirdi Kafkas.
………………………………..
İlahi, geceler gündüz gibiydi,
Şamiller cennetin öz sahibiydi…

Diyen şair, Şamil’siz kalan, dünyanın gözbebeği Kafkasya’nın güzelliğini yitirdiğini,
bunun için Aras’ın da çok dertli olduğunu ifade eder.
İnsan, her zaman bayrağının dalgalandığı yerde mutlu olur, kendisini mutlu ve
emniyette hisseder. Kerim Yaycılı da Mehmet Emin R-esulzade’nin 70 yaşlarında Anadolu’ya
döndüğünde, yeryüzündeki Türklerin ümit ve ilham kaynağı olan Türk bayrağının
dalgalandığını görüp çok mutlu olduğunu, ‘Alageyik Masalı’ adını taşıyan şiirinde
açıklamaktadır;

İşte geldim yurduma deyip bastı toprağa,
Gözleri takılmıştı semadaki bayrağa.
Sevinçten dindi artık kalbindeki o sızı,
Dalgalanan bayrakta görmüştü ay-yıldızı.
Doğrulmadı bir daha, bu onun son yoluymuş,
Göğsünde baş koyduğu güzel Anadolu’ymuş.

Kerim Yaycılı’nın idealindeki diğer bir sembol, Azerbaycan Cumhuriyeti’nin
kurucusu ve dünyaca tanınmış lideri ve karanlık gecelerin ışığı olan Mehmet Emin Resulzade
idi. Azap, hasret ve hayallerle dolu şair, ‘Muhterem Mehmet Emin Bey’in Aziz Ruhuna’ adlı
şiirindeki;

Kanayan kalplerden armağan sanki,
Kabrini lalezar eden çiçekler,
Yokluğun ey lider öyle bir hicran ki,
Uzakta bir millet yolunu gözler!..

4
Ardından ağlar oğul-kızımız,
Sanma ki sen fani Mehmet Emin’din,
Karanlık gecede tek yıldızımız,
İstiklal isteyen bir milletindin!...

Mısralarıyla,. Mehmet Emin Resulzade’nin de bütün insanlar gibi, bir fani olduğunu,
ancak onun fikir ve düşüncelerinin ebediyen yaşayacağını dile getirir.
Kerim Yaycılı, kalplerin fatihi Mehmet Emin Resulzade’nin vefatı dolayısıyla yazdığı,
‘Batan Güneş’ adlı şiirinde ise,

Bir nesle hayat veren ışıktı, irfandı O,
Bir neslin varlığıydı, şahlanan imandı O.
Sar göğsüne Ankara, yurdumun ziynetini,
Günü gelince ister senden emanetini.

Demek suretiyle, Azerbaycan aşkıyla yanıp tutuşan gönüllere teselli kaynağı olan
Mehmet Emin Resulzade’nin, Ankara’nın bağrında bir emanet olarak muhafaza edildiğini
ifade eder.
Birçok şiirinde, küçük coğrafyalara sığmayan, büyük imparatorluklar kurmuş olan
Türk Milleti’nin, haksızlığa boyun eğmediğini açıklayan Kerim Yaycılı, ‘Güzelim Gence’
adlı şiirinde şöyle seslenmektedir:

Belimi büküyor gurbetin yükü,
Ah… Bugün dertlerim öyle büyük ki…
Felek mi susturdu o eski Türk’ü?
Benimle ağlamaz, bülbülüm Gence.

Anadolu Türkü’nün bağrından kopup şifa dağıtarak, Hazar’ın dalgalarında hasret
gideren Aras gibi, bazen coşkun, bazen de mülayim olan şair, ‘Hazer Ağlıyor’ adlı şiirinde,
Azerbaycan’ın ufkunu matem rüzgârlarının kapladığını ve Hazar’ın ağladığını dile
getirmektedir:

Ufkunda esiyor matem havası,
Yurdundan kovulmuş Azer ağlıyor,
Mir salhane olmuş şimdi orası,
Kanlara boyanmış Hazer ağlıyor.

Kerim Yaycılı, maziden hâle, hâlden istikbale akan bir nehire benzeyen Türk’ün,
Güneş gibi, yüzyıllar boyunca dünyayı aydınlattığını ve Türk tarihinin nice Atatürkler
yetiştirdiğini, ‘Azerbaycan’ adlı şiirinde açıklamaktadır:

Türklük ebedî şeref ayrılmaz vatanımdan,
Güneş gibi, cihanın tâ şarkından doğarız.
Atatürkler yetişti, benim yiğit kanımdan,
Hazarların bağrından kopup gelen rüzgârız.

Bir milletin kültürünü gelecek nesillere aktaran ve millî bağların en sağlam olan dili de
çok sade ve temiz bir şekilde kullanan Kerim Yaycılı, bir şiirinin aşağıdaki;

5
Hazer’in şarkısı, Aras’ın yası,
Bu dille dolaşmış bütün Kafkas’ı,
Gel dinle silinsin kalbinin pası,
Bu güzel Türk dili Azerice’dir.

Mısralarıyla, Türkçe’nin en güzel lehçelerinden birisinin de Azerice, Azerbaycan
Türkçesi olduğunu vurgular. Bir şiirinde de;

Azeri’yim, övünürüm bu adla,
Gâh gürlerim, gâh çağlarım Aras’la,
Türklüğümü unutmadım ben asla,
Bunu hâlâ bilmezler mi ay balam?...
Diyen şair, birtakım çevrelere Türklüğünü unutmadığını haykırır.
Azerbaycan kökenli şairler, hasret ve hüzün dolu gönüllere teselli veren Aras’a
meftundurlar. Onlar, genellikle şiirlerini asırlar boyunca birçok savaşa sahne olmuş ve coşkun
sularında bir tarih yatan Aras’la süslemişlerdir.
Kerim Yaycılı da, ‘Aras’lı Kız’ adlı şiirinde: “Benim iki dünyada bir sevgilim var”,
diyerek, Aras nehrine olan ezelî ve ebedî aşkını açıklamaktan geri kalmamıştır.
Bir başka şiirinde;

Suyundan son ayrılık damlasını içerken,
Tutuşmuş bir od gibi bağrımı yaktın Aras,
Birer kan damlasıydı gözlerimde biriken,
Çok acı hatırayla gönlüme aktın Aras.

Demek suretiyle, Aras nehrinin bir ayrılık suyu olduğunu ve her iki tarafında gözü
yaşlı insanların parçalanmış vatan hasretiyle yaşadığını ifade eder.
His ve duygu şairi Yaycılı’nın düşünce ve hayallerini hür ve müreffeh bir vatan
coğrafyası süsler. Vatan, sadece coğrafya değil; şehit kanlarıyla sulanan toprak, ecdadımızın
yattığı mekân, tarih ve destandır. Esasında, toprağı mukaddes yapan da şehit kanıdır.
Kerim Yaycılı, bütün maddî ve manevî varlığını Türklüğe adamış olan Azerbaycanlı
şair Ahmet Cevat’ın ‘Göygöl’ adlı şiirine nazire olarak yazdığı aynı adı taşıyan bir şiirinde;

Etrafın kan izi, her yanda figan,
Yiğitler hep olmuş yoluna kurban,
Ne Kafkas gülermiş, ne Azerbaycan,
Başlamış talihin zevalı Gökgöl.
O yeşil gözlerin dalmış melâle,
Türk olan her yürek ağlar bu hâle,
Tanrı’ya ulaşan hazin suâle,
Almadın bir cevap soralı Gökgöl.

Diyerek, esarette olduğundan hüzünlü ve yaslı olan Gökgöl’le dertleşmekte ve yakılıp
yıkılan Gökgöl’ün yürekleri parçalayan durumunu izah etmektedir. Aynı şiirin devam eden;

Ağlayıp döşüne gözyaşı döküm,
Seni halâs etmek yegâne ülküm,

6

Unutma haşre dek, ben ki bir Türk’üm,
Ne çıkar kaldıysak aralı Gökgöl!...

mısralarında ise, çileli şairin kalbi, Gökgöl’ü esaretten kurtarmak için çarpmaktadır.
Buradaki manevî varlığın, Gökgöl’ün şahsında bütün Azerbaycan coğrafyasına şamil
olduğunu söylemek mümkündür. Gökgöl, şairin duygu ve düşünceleriyle ilgili olduğu kadar,
orada yaşayan soydaşlarının geleceği ile de ilgilidir.
Gam ve kederle yüklü olan şair, Azerbaycan’ın yüce değerler taşıdığını, köküne ve
tarihine bağlı milletlerin hiçbir zaman zulümle yok edilemeyeceğini, ‘Kalmasın O Matem
Gözlerinde’ adlı şiirinde şöyle dile getirir:

Oğuzhan kanıdır, o sendeki kan,
Şanlara lâyıksın ey Azerbaycan,
Zulümle ölmedi ülkümüz inan.
Kalmasın o matem gözlerinde,
Tarihin kızısın tan yerinde.

Türklüğün çeşitli sebeplerle bölünüp parçalanmasına asla rıza göstermeyen Kerim
Yaycılı, istiklal Güneşinin er geç doğacağına inanıyordu. Her zaman düşmanın üzerine
atılmaya hazır bir ruh hâli taşıyan şair, bir şiirinde;

Kollarıma geçirmek istediği zinciri,
Onun ayaklarına elimle takacağım,
Ben olamam şerefsiz bir milletin esiri,
Onu ben yıkacağım, onu ben yıkacağım.

Diye haykırmaktan kendisini alamaz.
Dili, dini ve milliyeti aynı olan bir milletin bir arada, bir vatanda yaşamasını
engelleyen Aras, Kerim Yaycılı’nın, bir ömür boyu Azerbaycan’ın geçmiş ve geleceğinin
endişesiyle yaşamasına sebep olmuştur. Ancak, o, Azerbaycan Türklerinin ebediyen
yaşayacağına olan inancını asla yitirmemiştir.
Bir milletin varlığının devamı, onun vatanını korumasına bağlıdır. Her zaman ve her
yerde, vatan için ölmesini bilenler, can ve kan verenler, o vatanda hür ve mesut yaşamayı hak
ederler. Vatanda hür ve mesut yaşamak ise, ona sahip çıkmakla mümkün olur.
Kerim Yaycılı da ‘Millî Vaiz’ adlı şiirinde herkesi vatan savunmasına çağırmaktadır:

Toplanın erenler Allah aşkına,
Şehadet camını birlik içelim.
Peygamber aşkına, Ali aşkına,
Vatandan geçmeyip candan geçelim.
Vatanı düşmana yaktırmak olmaz,
Şehidin anası saçını yolmaz.
Azeri Türkleri Rus’a kul olmaz,
İstiklal uğruna candan geçelim.

7

Sözlerime, özellikle çocukluk yıllarında ve öğretmenlik yaptığı yıllarda halkın içinde
bulunduğu acı, üzüntü ve ıstırabı yakından görmüş ve bizzat yaşamış olan Kerim Yaycılı’nın
kaleme aldığı ve Nazım Ülgen’in notaya aldığı ‘Iğdır Marşı’ ile son vermek istiyorum:

Tüterken yangınlar bağrında senin,
Haykırdın cihana hürriyet diye,
On iki Kasım’da dindi o enin,
Al bayrak ufkunda şanlı hediye.

Ey güzel Iğdır’ım, güzel vatanım,
Seninle kurtuldu şerefim, şanım.
Durma, koş Türklüğün nurlu izinde,
Tarihten hız alsın Oğuzhan soyu,
Atatürk kanı var oğul, kızında,
Yiğitler ülkesi, bu hudut boyu.

Ey güzel Iğdır’ım, güzel vatanım,
Seninle kurtuldu şerefim, şanım.
Duyulsun Doğu’dan heybetli sesin,
Göklere ser çeken yüce dağın var,
Türklüğün gözünde Güneş gibisin,
Gelecek şen günün, mutlu çağın var.
Ey güzel Iğdır’ım, güzel vatanım,
Seninle kurtuldu şerefim, şanım.

Sadece millî ve mahallî acı ve ıstırapla değil, asırların getirdiği acı ve ıstırapla yanıp
kül olan millî şairimiz Kerim Yaycılı’ya yüce Allah’tan rahmet dilerken, sizlere de
hürmetlerimi sunarım. Enver ARAS

YORUMLAR

  • 0 Yorum