TURAN İLLERİNİN ASENASI GANİRE PAŞHAYEVA’NIN ANISINA...
SÜHEYLA KARACA HANÖNÜ
Bir insanı anmak için yüz yüze görüşmeye gerek yok. Kalpten kalbe giden bir yol vardır. Ganire Hanım;engin bilgisi, çalışkanlığı ve idealistliğiyle tüm Türk ülkelerini kucaklayan, Türk’ün olduğu yeryüzündeki tüm illeri bir solukta sıralayarak soydaşlarına selam söyleyen, Türk’ün olduğu her yere giden, nerede bir Türk görse onu kucaklayan bir candı. İdealleri uğrunda karınca misali çalıştığına şahidiz.
Bir âlimin ölümü âlemin ölümü imiş. Ölen kişi bu kadar bilge, çalışkan, idealist, cesur, güzeller güzeli ve üstelik genç olunca daha sarsıcı oluyor. Bilinçle seçilmiş sözleri ile yürekten konuşan örnek alınası bir hitabete sahipti.
Siyasi yönü kadar kültüre, sanata olan düşkünlüğü; şiirleri, eserleriyle de hep anılacağına kalben inanıyorum. Bazı insanlar büyük işler, büyük idealler için dünyaya gelir. Ganire Hanım da böyle biriydi.
Bizim parlamento üyelerimizin de örnek alması gereken bir şahsiyetti. Nitekim bundan dört beş yıl önce Türk Dünyalarını Araştırma Vakfı’nda Onu gören Lütfullah Parıltı, onun bu azmine çok şaşırarak “Bizim meclisimizde Ganire Hanım gibi beş tane milletvekilimiz olsa neler yaparız neler.” yorumunda bulunmuştur.
TÜRKİYE’M!
Seni niçin bu kadar sevdiğimi soruyorlar
Uzak diyarlardan gelen kızına
Bu sevginin kaynağı ne?
Neden?
Kimsin sen?
Sen nere, bu topraklar nere?
Aşkın sebebi sorulmaz
Diyorum yüz bin kere
Çünkü ruhum yüzyıllar önce
Gönül vermiş bu türküye
Sen benimsin, ben de senin
Türkiye!
……
Ganire Hanım, Türkiye’yi candan severdi. Türkiye’m adlı bu şiirinde de ne de güzel demiş aşkın sebebi sorulmaz, diye. Türk Edebiyatı Vakfı ile olan bağı da oldukça güçlüydü. Serhat Kabaklı’ya “Ağabey Hocalı’yı aldığımızı göreyim de o gün Allah alsın beni.” diyecek kadar idealleri için yaşayan biriydi.
Yine onu Türk Edebiyatı Vakfı’ndan Saadet Örmeci’ye sorduğumda duygu dolu bir şekilde Ganire Hanımı şu sözlerle andı: “Kendisini yıllar önce ismen çok duymuştum. Geçen yıl vakıfta tanışma imkânım oldu. Vakıf olarak üç eserini yayınlamıştık. Sunucu olarak görev aldığım programda konuşmak için kürsüye çıkan Ganire Hanım’ı konuşmasının sonuna kadar ağzım açık bir şekilde hayranlıkla dinledim. Hayran kalınmayacak gibi değildi. Söyledikleri, düşünceleri havada kalır sözler
değildi. Söylediklerinin uygulamasını da yapıyordu ve bu konuda oldukça da başarılıydı. O gün bizim izleyicilerimizin çoğu Azerbaycan Türkleri idi. Hepsi çoluk çocuğu ile gelmişti. Gelirken herkesle tek tek tokalaşmıştı. Giderken de herkesle tek tek görüşüp hal hatır sormuş, fotoğraf çekinmişti. Hele ki bütün çocukların saçlarını koklayarak o çocukların başlarını tek tek öpmesi beni çok duygulandırmıştı.
Samimiyetini iliklerime kadar hissetmiştim. Ben olsam böyle yapabilir miydim, diye soramadan edemeştim kendime.”“Âvâzeyi bu âleme Davud gibi sal/Bâki kalan bu kubbede bir hoş sâda imiş” demiş Divan şairimiz Bâki.
Ganire Hanım’ı kime sorsam hoş sözlerle andılar. Ne mutlu ona ki hoş bir ses bırakmış ardında.Kitlelerin sevgisini, takdirini kazanmak kolay değildir. Sözüyle, söyledikleriyle, yaptıklarıyla güzelleşti bizde. Kardeşlik Destanı Dans Topluluğu Projesi ile bilinen Serhat Durak’a sorduğumda yine beklediğim cevabı aldım: “Yeri doldurulamayacak tanıdığım ender isimlerden biridir. Kardeşlik Destanı projemde ilk danıştığım, desteğini ilk aldığım isimdi. Projenin ilerlemesinde öğütleri ile öngörüsü ile çok faydası oldu. O, bilge bir kadındı. Onunla sohbet eden herkes bu bilgeliği hissederdi. Günümüzün Tomris’i,Sara Hatun’u, Natavan’ı idi. Siyasi yönü kadar kültürel yanıyla da yeri doldurulamayacak biriydi.”
Evet o, Sara Hatun gibi yiğit bir diplomat, Tomris gibi mücadeleci ruhuyla hükümdar gibi tek kişilik dev kadro, Hurşidbanu Natevan gibi şiirleri ile de iz bırakmış örnek bir kadındır. Benim onunla tanış olmam da ise Xeyale Zerrabgızı köprü olmuştu. Projemize destek sözü vermişti.
Görüntülü görüşmede o gülen gözleriyle Xayale kardeşimin yöresel kıyafetler giymiş kızları Gülnaz ve Nergiz’i sarıp sarmalıyor, onları öpüp kokluyordu. Kendisi hiç evlenmedi, bir çocuğu olmadı belki ama o ideallerin annesiydi. O, her Türk balasının anasıydı.
Babası ölene yetim, anası ölene öksüz denir. “Ök”, anne demektir dilimizde. O gidince birçok projenin de öksüz kaldığı haberini aldım.
Şimdi “di” li geçmiş zamanla onu anlatmak canımızı acıtsa da onu çağları delen ses yapmak, gelecek nesillere aktarmak Türk illerinin boynun borcudur. Genç kızlarımız kendisine böyle şahsiyetleri örnek almalıdır.
Iğdır Azerbaycan Evi Derneği Başkanı Serdar Ünsal, vefatıyla Türk dünyasını yasa boğan Ganire Paşayeva’nın ismini Iğdır’da yaşatmak için yetkili mercilere dilekçe verdiği haberini iletti.
Yüreğim İrevan’da Kaldı romanın da yazarı olan Serdar Ünsal’ın Ganire Hanımla ilgili yazısına yer vermeden önce şahsım adına her yönüyle güzel olan Ganire Hanım’ın ölümüne derinden üzülerek kendisine rahmet, sevenlerine sabır diliyorum.
TÜRK MİLLETİ BİR TUGAYINI KAYBETTİ
Kendisiyle tanışmış, sohbet etmiş evinde misafir olmuş, Iğdır’ın sıkıntılarını yakından bilen Türkiye Azerbaycan sevdalısı, Türk Dünyası çok değerli bir evladı Ganire Paşayeva’nı ansızın vefatı Türk dünyasını yasa boğmuştur. Çok üzgünüm..
Türkiye’den Azerbaycan’a giden herkesi kucaklayan, misafir eden, yüreği Türkiye sevdasıyla dolu bir Türk kızıydı.
Azerbaycan milli müdafaası dahil Türk dünyası meselelerini yakından takip eden sorunları yerinde görüp çözüm odaklı mücadele eden fikir insanı, gönül insanı, bu yüzyılın Tomris Hatun’u Ganire Paşhayeva uçmağa varmıştır. Soyumuzun en soylusu tek başına bir ordu olan Ganire Hanım soyumuzu öksüz bırakmıştır. Acımız çok büyüktür.
O Türk Dünyasının güçlü sesi, Kurt bakışlı Asena’sıydı… Tomris Hatun’uydu. Tek başına bir orduydu. Ermenilerin korkulu rüyasıydı.
Konuşmasıyla engin kültür ve bilgisiyle ruhu ve kültürüyle en güzel Türk kadınlarından biriydi.
Ganire Pashayeva; Biz onu AB Parlamentosu Başkanı'nın kendisine:
Türkler burada yok sen neyi savunuyorsun? diye sorduğunda,
Türkler burada yoksa, ben buradayım. Ben de Türk'üm' diyerek verdiği ibretlik cevabıyla, cesareti ve asaleti ile tanıdık.
Rahmetli Başbuğ’un bin ülkücü olsak iktidar olurum dediği ülkücü Ganire Paşayeva olsa gerek!
Hep demişim keşke Ganire hanımdan 5 tane daha olsa Türkiye ve Azerbaycan ,Ermeni lobisine karşı büyük zafer kazanır diye…O gerçek bir Türkçü ve ülkücüydü… Türk milliyetçisiydi. Azerbaycan ve Türkiye için her konuda mücadele eden lider bir kadındı. Cesur sözleri, bilge düşünceleri ile Türk Dünyasının güçlü sesiydi.
Paşeyeva’nın vefatı Türk Dünyası için büyük bir kayıptır. Türk gibi yaşadı, mücadele etti, Türk düşmanları belki sevindiler ama Ganireler de Tomrisler de, Asenalar da bitmez Türk’ün özünde.
Ey mübarek Turan kızı, Kızıl Elma’nın ışığı!
Ey mübarek Turan kızı! Azad ve bütöv Azerbaycan’ın Karabağ’ında Türk’ün türküleri söylenip;Hocalı’da, Şuşa’da Türk’ün toyları kurulup, Hankendi’de Türk şiirleri okundukça ve Zengezur’dan Türk kervanı yürüdükçe ruhun Tanrı Dağı’ndan huzurla gülümseyecek ırkına.
Türk Dünyasının, Turan coğrafyasının yiğit Asenası, Türk Irkının hafızasında yaşamaya devam edecektir. Türk dünya tarihinde yerini aldın. Herkes torunlarına seni anlatacak Türk Milletinin delikanlı kızı, milletin gerçek milletvekili, örnek insan, Yiğit bir Türk kadını diye…
En azından milletinin güzel günlerini gördün. Bu da bir tesellidir. Karabağ’ın tamamının Azerbaycan toprağı olduğunu gördün Hankendi ve Hocal’nın azad edildiğini gördün. Mutlu bir şekilde gözlerini yumdun. Uçmağa varıp rabbine kavuştun.
Turan, Kızıl-Elma Ülküsünün evladı, vefatıyla da Türk Milletini birleştirdi. Ne mutlu Türk olarak doğup, mücadele edip, mekânı uçmağ olanlara!
Ne mutlu Türk'üm diyene!
Başımız sağ olsun…
YORUMLAR