MİR SAYLAN AĞA'YI KAYBETTİK!
Gecenin geç bir vaktinde gelen telefonumu açtığımda içimden bir ses "hayırdır inşallah" demek zorunda kaldı.
Karşıdaki sesin hiç iyi olmadığını hemen hissetmiştim. Ağzından son cümleyi alana kadar sanki saatler geçmişti.
Beklenmedik olaylara ve beklenmedik ölümlere oldum olası çok üzülmüşümdür. Bazen şok geçiriyorum ve bazen de öylece donup kalıyorum. Gecenin ilerleyen derinliğinde "Mir Saylan Ağa'yı kaybettik" acı haberini alınca bir süre sessizliğin girdabına gömüldüm. Ağzım kilitlendi, çenem tutuldu.
Evvelsi gün Iğdır'da şube sokaktan geçerken görüp seslenmiştim. Acelesi vardı. Gürültüden işitmedi. El salladım, görmedi. Dayanamadım, telefona sarıldım. Telefonda selamlaştık. "Az önce yanımdan geçtin, fark etmedin," dedim. Güldü. "Kusura bakma, görmedim" dedi.
İkimiz de Iğdır'da olduğumuza göre en kısa zamanda bir araya gelip çay içelim deyip telefonu kapattık. Mir Saylan Ağa ile çocukluğumuz birlikte geçmişti. Benden gerçi iki üç yaş küçüktü ama her yaşdan ve her kesimden diyalog kurabilen bir insandı. Her Cuma günü mutlaka mesajını alır ve mutlaka mesaj yazardım. On beş günde veya ayda bir kesin arar, hal hatır sorardı. Dostluğun, arkadaşlığın kıymetini bilenlerdendi. Çok alçakgönüllüydü. Kopleksi ve kasıntısı hiç yoktu. Karakter olarak merhum babası Mir Aziz Ağa'ya epeyce benziyordu. Babası da büyük- küçük demeden herkesle samimi münasebet kuran saygıdeğer bir büyüğümüzdü. Dedeleri Mir Ahmet Ağa, babamın akrabasıyla evliydi.Yani Hacı Üreyze bibi bizim akrabamızdı. Ben doğrusu insan olarak, bir arkadaş ve akraba olarak Saylan'ı kendime çok yakın hissediyordum.
Onun ölümüne çok üzüldüm. Duyduğumdan beri yastayım. Sanki bir yanım kopmuş gibi...Ölümü gel de bu güzel insana yakıştır! Her yıl tatilini köyümüzde ve Iğdır'da geçirirdi. Bir çok yıl Iğdır'da biraraya gelir, memleket hasreti giderir, piknik yapar ve sohbetin demini vururduk. Köyümüzün bu değerli seyyidiyle zaman zaman İstanbul- Halkalı'da buluşur, hasret giderirdik. Ne de olsa hatıralarımız çoktu. Ayrıca fikirlerimiz de uyuşuyordu. Vakti varsa, benim de İstanbul'da olduğumu duymuşsa hemen telefon açıp uygun bir yerde veya Zeynebiye'de buluşmamızı sağlardı.
Artık o da gitti. Böylesine cana yakın, tevazu sahibi ve tebessüm yüzlü insan az bulunur. O herkesi severdi, herkes de onu severdi. Dostluğa, arkadaşlığa ve yakınlığa verdiği önemi her zaman hatırlayacağız.
Ceddi Resulullah ve Ehli Beyit şefaatçısı olsun. Başta Mir Kazım Ağabeyi olmak üzere kardeşlerine, akrabalarına ve köyümüz sakinlerine başsağlığı diliyorum. Ruhu şad, mekanı cennet olsun.
FAHRETTİN MASUM BUDAK
YORUMLAR