MEHMET GIYAS AZERİTÜRK

MEHMET GIYAS AZERİTÜRK

azeriturk@gmail.com

BİR MİLLET İKİ DEVLET ANLAYIŞI VE 14 Ekim 2009!

01 Ekim 2020 - 10:49

BİR MİLLET İKİ DEVLET ANLAYIŞI VE 14 Ekim 2009!

Azerbaycan’ın İşgale son vermek için giriştiği temizlik hareketi devam ederken, ulusal ve

uluslararası basında tartışılan en önemli konu hareketten ziyade Türkiye’nin tutumudur.

Uluslararası kamuoyu ve özellikle Ermenistan Devleti bu kadar kararlı bir tutumu kuşkusuz ki

beklemiyordu. Açıkçası her ne kadar bu durum halklarımız tarafından ÖZLENEN bir durum

olsa da beklenen bir durum değildi. Neden beklenen değildir diyoruz çünkü geçmişte

yaşananlar, oluşan tutum külliyatı, uluslararası dengeler Türkiye’nin daha itidal ile olaylara

yaklaşacağı ve diplomatik bir atak yapma eğiliminde olacağı yönünde idi. Azerbaycan’ın ise

sınırlı oranda bu tecavüzlere yanıt vereceği ve halkı tatmin edecek kimi manevralarla mevcut

statükoyu koruyacağı yönünde idi.

Ama işlerin böyle olmayacağını, olası bir hareketin sınırlı değil kapsamlı olacağını konu ile

ilgilenen ve takipçisi olanlar biliyordu.

Türkiye bu koşulsuz desteği neden verdi. Bu sadece kardeşlik duygularımı, yoksa reel

politiğin gereği mi? Bunu anlamak için biraz geriye dönmek gerekiyor.

Azerbaycan- Türkiye ilişkileri kuşkusuz ki tarihi kökleri bir olan, aynı manevi değerlerden

beslenen aynı toplumsal dokunun farklı coğrafi bölgelerde yaşayan ortak parçalarına dayanır.

Tarihsel süreç bu iki parçayı hukuken ayrı düşürmüş olsa dahi maneven ayıramamıştır.

1991’den sonra tarih sahnesine yeniden çıkan Azerbaycan, bağımsızlık sevincini

yaşayamadan, önce Ruslar tarafından işgale uğramış bunu Ermenistan’ın ülkenin yüzde 25’ini

kapsayacak işgali izlemiştir. Bu işgalin niye yapıldığı, Ermenistan’ın kuruluş felsefesinde

yatmaktadır.

Türkiye 1992’de Azerbaycan’ın İMDAT çağrısına rağmen neden bugünkü desteği veremedi

veya vermedi? Tüm bunlarda o günkü Türkiye’nin koşullarında saklıdır.

Neden 14 Ekim 2009 dedik? Çünkü bu tarih Türkiye Azerbaycan ilişkilerinin kopma

noktasına geldiği önemli bir gündür. Bu tarihte meşhur Türkiye-Ermenistan Milli maç vardır.

O maçı Ermenistan Cumhurbaşkanı ile birlikte izleyen Türkiye Cumhurbaşkanı bunu “maç

diplomasisi” olarak tarihe not ederken, maça sonucu değil, Azerbaycan Bayraklarının

stadyuma alınmaması olayı damgasını vurmuştur. Ermenistan’ın bu talebi FİFA nezdinde de

kabul görmüş ve Bursa Valisi Şahabettin Harput’unda ikircikli tavrı ile Azerbaycan bayrakları

ne yazık ki stada sokulmak yerine çöp konteynerlerine atılmıştır. Şimdi dünyanın neresinde

olursa olsun Türk toplumunun bayrak konusundaki hassasiyetini de düşünürsek, bu olay

Azerbaycan Türklerini derinden yaralamış ve tarihe Bayrak krizi olarak geçmiştir.

Azerbaycan olaya reaksiyon göstererek, Bakü Türk şehitliğinin yanında bulunan Diyanet

İşleri Başkanlığı binası önünde ki Türk Bayrağını indiriyordu. Yaşanan olaylar Dünya

basınında geniş yankı bularak “bir millet iki devletin sonu” “bir millet iki devlet hayalinin

hazin sonu “gibi gazete manşetlerine yansıyordu. Bu satırların yazarı olarak olaylara tanık

olmak bizleri derinden etkiliyor ve harekete geçmemizi zorunlu kılıyordu. Hükümetler adeta

restleşmiş, ilişkiler kopma noktasına gelmişti. Bu işe Meclisin el atmasını istesek te bu

mümkün olmadı. Çünkü İktidar partisi Ermeni Açılımı diye bildiğimiz protokole bağlanan ve

Meclislerin onayına sunulan anlaşmanın gereği olarak, tutumunu koruyor Ermenistan ile

kapalı olan sınırlarımızın açılması yönünde irade gösteriyordu. Azerbaycan bir kez daha hayal

kırıklığına uğramıştı. Bu kapsamda 11 Azerbaycan Milletvekili Türkiye’ye geldi. Çeşitli

görüşmeler yaptılar. Sinan OGAN ile karşıladık ve CHP Genel Başkanı ile de görüştürdük.

Dönemin Başbakanı Sayın Erdoğan Protokollerin değişmeyeceğini ancak Karabağ ’sız

çözüme izin vermeyeceklerini ifade ederek konukları rahatlatıcı ifadeler kullandı. Bizlerde,

Türkiye-Azerbaycan Dostluk Dernekleri Federasyonu olarak Sayın Baykal’a ve Azerbaycan

Diaspora Bakanlığına başvurduk, CHP’den Ankara Mv.Yılmaz ATEŞ, Manisa Mv.Şahin

MENGÜ ve Emekli ABD Büyükelçi İstanbul Mv.Şükrü EELEKDAĞ ve MHP ‘den İstanbul

Mv.Atila KAYA, Hatay Mv.Turan ÇİRKİN’den oluşan milletvekilleri heyeti ile Bakü’ye

gittik. Olası krizin önüne geçmek adına çok kapsamlı görüşmeler yapıldı. Kriz bir anlamda

çözülme noktasına geldi.

Bu olayda gördük ki, Türkiye’nin Ermenistan açılımı, Azerbaycan’a rağmen rasyonel değil,

reel politiğe uygun değil.

Bunu Türkiye halkını ve Azerbaycan halkını yaralayarak yapamazsınız. Türkiye’yi, her türlü

riske rağmen enerji koridoruna çeviren bir Azerbaycan’ı, sırf batı istiyor diye demokrasi adına

Ermenistan’a ezdiremezsiniz.

Tüm bu olayların ardında FETÖ yapılanmasının olduğu gerçeği, bizi bir kez daha düşünmeye

sevk etti.

İşte tüm bu gelişmeleri yakından yaşayan ve bizzat muhatabı olan Sayın Cumhurbaşkanı bir

şeyi iyi gördü ki, Azerbaycan’a rağmen Türkiye Kafkaslarda etkin olamaz, barışı sağlayamaz.

Buna hem tarih hem de reel politik durum izin vermez.

Bu gün Türkiye olması gereken yerdedir. Yapılan son saldırılar esasen Azerbaycan toprağına

yapılsa dahi biliyoruz ki bu Türkiye’nin boğazını sıkma, etkinliğini kırmaya yönelik

girişimlerdir. Ermeni Irkçılarının 3 gayesi var. Bir hedefleri, iki hayalleri, üç ütopyaları.

Bazen bu sıralamayı karıştırarak hareket ediyorlar. Son yaptıkları saldırı da bu kargaşanın

sonucudur. Esasen Paşinyan’ın yönetime gelmesi dahi bu kargaşanın sonucudur. Çünkü

günümüz reel politiğinde ütopyalara yer yoktur.

Yaşanmış tarihi olayları bilmeden bugünü anlamak biraz zor oluyor. Türkiye bu sefer hata

yapmadı. Türkiye Cumhurbaşkanı, Türk Milleti ile aynı düşünce ile hareket etti. Onlar bizden

değildir, anlayışını bu tutumla tarihe gömdü. Sonuç ne olursa olsun, bunun tüm sorumluluğu

Cumhurbaşkanı ile aynı düşünen Milletimize aittir.

Yakın tarihi hatırlatmak istedik..