KARABAĞ DESTANI
Toprağın her zerresi bir şehidin nefesidir. Her taşında bir dua, her çağrısında bir feryat gizlidir. Otuz iki yıl boyunca Karabağ, bir milletin yüreğinde sönmeyen bir kor, yandıkça güçlenen bir umut oldu. Kaç çocuk Karabağ’sız büyüdü, kaç genç Karabağ’sız sevdalandı, kaç yaşlı gözlerini Karabağ hasretiyle yumdu... Her bayram, her ezan, her türkü bir ağıda dönüştü. Dağlar sustu, taşlar ağladı. Bir annenin gözyaşında, bir çocuğun düşlerinde, bir askerin yüreğinde yaşadı o özlem. Ama umut hiç bitmedi. “Bir gün döneceğiz…” demişlerdi. Ve döndüler.
27 Eylül 2020 sabahı, Azerbaycan ordusu tarihin en onurlu yürüyüşlerinden birine başladı. Dağlık Karabağ’ın her karışı, sadece toprak değil; onurun, bağımsızlığın, kimliğin sembolüydü. O gün, 44 gün sürecek bir destanın ilk adımı atıldı. Her mermi bir duanın yankısıydı. Her adımda şehitlerin ruhu yol gösteriyordu. Azerbaycan ordusu sadece cephede değil, tarihin sayfalarında savaşıyordu. Ve 8 Kasım 2020’de Şuşa’nın taş sokaklarında zaferin sesi yankılandı. Şuşa, yeniden özgür vatan toprağıydı. 10 Kasım 2020 sabahı, Azerbaycan ile Ermenistan arasında imzalanan ateşkes anlaşmasıyla savaş sona erdi. O gün, aslında yeni bir çağ başladı. Tarihin sayfalarına şu cümle altın harflerle kazındı: “Karabağ Azerbaycan’dır!”
Bugün Bakü semaları üç renkli, ay yıldızlı şanlı bayraklarla süslü. Binalar, köprüler, meydanlar Azerbaycan bayrağının renkleriyle ışıldıyor. Alev Kuleleri, gecenin karanlığını vatan sevgisinin ışığıyla aydınlatıyor. Her şehirde bir kahramanlık hikâyesi anlatılıyor. Her evde bir dua, her kalpte bin şükür var. Bu zafer, sadece Azerbaycan’ın değil; Türk milletinin, Türk dünyasının ortak gururudur.
Karabağ, Güney Kafkasya’nın incisidir. Azerbaycan’ın batısında, stratejik geçit yollarının merkezinde yer alır. Bu bölge, tarih boyunca hem Doğu ile Batı’nın hem de Türk dünyasının jeopolitik dengelerini belirlemiştir.
Zafer, sadece bir toprak kazanımı değil; Azerbaycan’ın egemenlik hakkının, uluslararası hukuk temelinde tescilidir. Bu başarı, Kafkasya’da yeni bir denge kurmuş, Türkiye-Azerbaycan iş birliğini küresel bir güç haline getirmiştir. “İki devlet, bir millet” sözü artık sadece bir kardeşlik ifadesi değil, bölgesel barışın ve dayanışmanın temel direğidir. Bu zafer, Türk dünyasının gönül coğrafyasını da yeniden şekillendirdi. Bakü’den Ankara’ya, Bişkek’ten Taşkent’e, Astana’dan Nahçıvan’a kadar her Türk yüreği aynı sevinçle çarptı. Karabağ’ın kurtuluşu, Türk dünyasının yeniden dirilişinin sembolü oldu.
Karabağ, yeşilin bin bir tonuna bürünmüş dağları, bereketli vadileri, serin akarsuları ve tarih kokan şehirleriyle Kafkasların mücevheridir. Şuşa’nın taş sokaklarında yankılanan mugam sesi, Kafkaslara yayılır. Gökyüzü başka mavidir artık; Hazar Denizi daha coşkulu… Doğanın sükûnetiyle tarihin kudreti birleşir Karabağ’da. Her taş, bir şehidin anıtı; her çiçek, bir özgürlük nişanesidir.
Karabağ Zaferi, zaferden ötedir; bir milletin onurunu, kimliğini, direncini yeniden inşa etmesidir. Bu zafer; toprak bütünlüğünü, ulusal bilinci, birlik ve beraberliği, vatan sevgisini, Türk birliğini temsil eder. Geçmişte yazılan destanların; bir askerin son nefesinde, bir annenin sessiz duasında, bir milletin yeniden ayağa kalkışında kalan son satırları tamamlandı. İşte Karabağ Destanı budur.
Ve artık o nefes özgürce solunuyor.
Çünkü Karabağ Azerbaycan’dır!


YORUMLAR