Zülfiye İSMAYIL

Zülfiye İSMAYIL

serdarunsal76@gmail.com

TÜRKİYE VE AZERBAYCAN EDEBİYATINDA “AĞRI DAĞI”

03 Haziran 2020 - 10:30

 

 

 

 

 

 

 

  TÜRKİYE VE AZERBAYCAN EDEBİYATINDA “AĞRI DAĞI”

Doç.Dr. Zülfiyye İSMAYIL

AMEA Nahçivan Bölümü


Giriş

               Türkiye’nin Doğu ucunda, Iğdır ve Ağrı ilinin sınırları içerisinde yer alan Ağrı

Dağı᾿nın tarihi ve kültürel özelliklerini Türkiye ve Azerbaycan’nın Kandaş yazarları

şiirlerinin diline füsunkar bir biçimde yansıtmaktadırlar. Bu mevzuya muracat

etmemiz tesadüfi diğil, çünki Ağrı dağ Türk milletinin ortak değerlerinin

göstergesidir. Kültürümüze canlılık kazandıran en değerli unsurların başında şairler

ve onların kalem ürünleri yer almaktadır. Bu bağlamda Türkiye - Azerbaycan şiir

edebiyatı sanki bir ağacın iki dalı gibi şunun mayvesi hepimize helal. Bu Dağının

kendine özgün nitelikleri Kardeş Kalemlerle berrakliğa ulaşmıştır. Tebliğde

inceleyeceğimiz şiirlerde gerçekten birer Ağrı Dağ tablosu görülmektedir.


Dağlar mevzusu poeziyada en çok muracat olunan ezeli ve ebedi mevzudur.

Şairler bu konumdan hiç bir zaman yan geçe bilmir. Okunan her bir şiirde Ağrı

Dağı᾿nın bir başka görünümü izlenilmekte.

Dağ her hangi bir şaire göre bambaşka bir anlam ifade eder. Düşünce ve

duyumun en parlak örneğini yaratan, çok sevilen usta yazar-şair Haneli KERİMLİ

için Ağrı Dağı dertdaştır. O, 1996 yılında Türkiye᾿nin Doğu bölgesine geldiğinde Ağrı

Dağı᾿nı yakından görme fırsatı yakalar. Kalemiyle çoğu zaman ağrı-acı yeşerten şair

13 kıtalık şiirinin adını Ağrı Dağ koyar. Bu şiir, yaratıcı şairin ürettiği, nesnesiyle tam

anlamıyla hemhal olduğu bir esere eşsiz bir örnektir. Şair sanki yıllardan beri içinde

sakladığı milletinin dert-serini paylaşmaya dert ortağı arıyordu ve bulmuşken

haykırarak, bazen inleyerek, bazense öfkelenerek sitem ediyor. En mahrem ve kutsal

sırlarını anlatıp içini döker. Şairler için terennüm, vasf objektifi olan Ağrı dağla

dertleşen şair onun da ağrısını ağırlamağa amadedir.

Ağrı dağı ağır eller ağrısı,

2

Gelmişim ağrını ağırlamağa (3, 70).

Uzun yıllara dayanan hasretin poetik ifadesi bu mısrada dile gelir:

Sane yol gelirdim ne vahtan beri

Yolumu kesmişdi sarı dikenler (3, 70).

Şu bend özlemin, umudun, öfkenin içinde bir süs öğesidir. Konkret tarihi şeraitdeki

olayların benzersiz bedii obrazını yaradarak:

Sana kovuşmakçin yıllardan beri

Vermişem neçe yol deryaca kanlar (3, 70). – yazıyor.

Şair çizdiği Ağrı dağının, bu taş mucuzesinin tarihsel taleyini göz önünde

bulundurarak büyük milletimizin geşdiyi maşakketli yolun zorunluluğunu çok dolgun

ifade edtmektedir:

Ucanın, meğrurun ezelden beri

Çekilmez başından dumanı, çeni.

Büyüklük özü de bir dertmiş, dağım,

İçi özün yakar, çölü düşmeni (3, 70).

Ağrı Dağ motifinin ötesi – dağın ardı, ihmal edilmiş gerçekliklerin mekanıdır.

Bu meziyyetler imgelenilerek obrazlı duyguyla sunulur:

Ağrıdağ, zamanın rengi sürüşken,

Haklı haksızlaşıb, haksız haklanıb.

Arkasız milletin, arkasız elin

Varlığı, yokluğu Allaha galıb…(3, 71)

“Türkün türkten başka dostu yoktur” ilke ruhunun acıkca duyulduğu şu

mısralarda nigarançılık hüküm sürür. Dönemin tüm ideolojik gel-gitleri, sarsıntıları,

arayışları şiirine sinmiştir denilebilir. Dolayısıyla, şiir Ağrı Dağ᾿ını poetik

terennümünden çok, Azerbaycan ve Türkiye dostluğunu sembolu gibi

değerlendirilmektedir. Bu bağlamda, bu şiir dağlara değgin hitaben yazılan yeni

poetik düşüncelerin başlanğıcı olmakla eşdeğer bizi aydınlığa, doğanın güzelliğine

bir tuğla eklemeye, yapıcı olmaya çağıran aydınlıkçı, didaktik şiirlerdendir.

İnsanın dağlığı, umudu, bitmeyen bir kaynak gibi besler ve bu umut dolu oluş

dağın verili sözüdür. Dağ, içinde başka dağlar gizler, tüketilemezdir. Yurt sevgisi,

bağımsızlık arzusu dağın olmazsa olmazıdır. Yaşamı onlarsız nitelendirilemez.

Nahçıvan edebiyat camiasında “Ağrı dağı” mevzusuna en çok müracat eden

3

şairlerden biri de Vaqif MEMMEDOV᾿dur. Şairin bu mevzuya daha geniş yer

vermesinin, müracat etmesinin önemli nedenlerinden biri, belki de birincisi şairin

dünyaya göz açtığı ve erginliğe eriştiği Sederek köyünün coğrafi bakımdan Ağrı

dağına en yakın mesafede (7-8 km) yerleşimi ve yılın tüm fesillerinde başı karlı Ağrı

dağı᾿nın ezemetli görünümü şairin hafızasında ebediyen hek olunmasıdır. Şairin

“Ağrı dağı” mevzusunda şiirlerinden örneklerin tahliline geçmezden önce onun

Türkiye basınında neşr olunan «Unutulmaz Bayburt anılarım» adlı irihacimli bedii-

publisistik yazısından aşağıdakı parça dikkat çekmektedir: “Dünyaya gözümü açtığım

yıllarda; dağlara, derelere, tepelere doğru tırmandığımda, ufukta ilk dikkatimi çeken

Türkiye tarafında bulunan ve köyümüzün her tarafından çok açık bir şekilde görünen

Ağrı Dağı olmuştur. Yılın her döneminde tepesi karlı olan Ağrı Dağı... Belki de, Ağrı

Dağı, hiç bir diyardan bizim köyden göründüğü gibi azametli, vakur ve yakın

görünmüyordur diye düşünürdüm...

Yine o yıllarda “Köroğlu” destanını okurken, Köroğlu’nun, İstanbul, Erzurum,

Erzincan ve Kars seferlerinde adı geçen yerlerin Türkiye tarafında olduğunu çocukça

da olsa tasavvur edebiliyor, adı geçen tüm yerlerin, Çamlıbel’in ve Köroğlu’nun tüm

izlerinin gözümün önündeki Ağrı Dağı’nın arkasında olduğunu bilirdim.

Çocukluk yıllarımda yılın tüm zamanlarında saatlerce düşünüp hayallere

dalardım: Sovyet rejiminin sert dayatmaları ve dalgaları arasında alçalmayan Ağrı

Dağı, efsunlu ve tılsımlı bir uzaklık olduğu gibi, özlem duyulan denizler gibi yuva

kurmuştu yüreğimde... Öyle ki, Türkiye’ye ve Türk dünyasına ilk sevgim Ağrı

dağından başlamıştı diyebilirim...” (12)

Doğduğu toprağın coğrafiyasını mükemmel bilen, hem de branşı tarihçi olan

şair “Sederek kalesi” şiirinin sadece bir bendinde aynı kalenin kadim tarihinden,

yağılara karşı kahraman mücadilesinden, hem de coğrafi bakımdan nerede

yerleşmesinden söz açmaktadır ki, hemin kıtayla de bu kalenin Ağrı dağın

yakınlığında yerleşdiği belirtmektedir:

Bu kalenin özü kadim, yüzü ağ,

Zirvesinde yağılara yer azdır.

Bu kalenin bir yanında Ağrıdağ,

Bir yanı da İrevandır, Arazdır... (9, 59)