AŞINIP GİDEN DEĞERLERİMİZ
Bir arkadaşımla sokağın birinden geçiyordum. Bir yaşlı kadın ile onun kollarına girmiş iki genci görünce arkadaşım onlara doğru hızlandı. Yaşlı teyzeyi görür görmez tanımıştı. Hemen koşarak iki gencin arasındaki teyzenin ellerine sarıldı. Ben de uzaktan olanları seyrediyordum. Teyze ayakta zor duruyordu. Tık nefesti. Elini öpen arkadaşıma uzun uzun baktı ve zoraki gülümsedi. Ve geçten geç tanıdığını fark edince başını uzatıp yüzünden öptü.
Ben de olup bitenleri duymak ve teyzeye merhaba demek için yanlarına yanaştım. Ordan burdan derken konu döndü dolaştı evlatlara geldi. Evlat deyince teyzenin gözünün çayırı açıldı. Hindi gibi öyle bir kabardı ki sanki dünyanın en mutlu insanı olmuştu. 6 çocuğunun olduğunu söyledi. Eşini yıllar önce kaybetmişti. Çocuklarını nasıl okutup adam ettiğini ve hangi meslekte çalıştıklarını bir çırpıda anlattı.
Oğlunun birisi profesör olmuştu. Diğerleri de devlet kademelerinde önemli mevkiilerde görev yapıyordu. Haklı olarak gururlanıyordu. Kızları da aynı...
Biri kız, biri erkek iki gencin koltuğuna girmesiyle ayakta zor duruyordu. Ayak üstü çocuklarının durumunu bir çırpıda anlatınca nefes nefese kalmıştı. Son cümlesini derin bir nefes alarak tamamladı: " Hepsini okutup adam ettim!" dedi.
Koltuğuna girip yardım eden yanındaki gençleri sordum. Komşularının lisede okuyan çocuklarıydı. Yanında kimi kimsesi yoktu. Tek başına kalıyordu kocaman evde.
Kadere bakın ki, gururlanarak anlattığı çocukları bunca fedakârlığına rağmen onu yapayanlız bırakmıştı. Komşularının yardım ve desteği ile yaşıyordu. Bu 85 yaşını aşmış anneye sormadan edemedim: "Çocukların arayıp soruyor, gelip gidiyor mu?"diye.
Gün görmüş, gün geçirmiş bu ak pürçekli anne yüzüme manalı manalı baktı ve derin bir iç geçirdi: "Çocuklarımın bazıları telefon edip halimi soruyorlar." Dedi.
Arkadaşıma dönüp "bu yaşlı teyzeyi tanımış olmalısın" diye sordum. "Tanımaz olur muyum? Hem de yakından tanıyorum" diye cevap verdi ve sözlerini sürdürdü: "Bir zamanlar çocuklarıyla bu sokaklarda birlikte az oynayıp zıplamadık. Komşuluğumuz ve arkadaşlığımız çok güzel ve çok özeldi. Acıktığımızda bu gördüğün teyzeme çok koşardık. Çocuklarının üzerine titrerdi. Dediği gibi sadece kocasından kalan maaşla çocuklarını okutup meslek sahibi yaptı. Ama onlar vefalı çıkmadı. Bu anneyi bir başına bırakıp gittiler. Şimdi mahalleli ve komşuları bakıyor. O da elindeki maaşın bir bölümünü kendisine yardım eden komşu çocuklarına harcıyor."
Yaşlı teyze gençlerin kolunda evine doğru zar zor giderken, ben de kafamın içinde şekillenen eğitim sistemimizdeki problemlerimize ve aşınıp giden değerlerimize çare arıyordum. Hani insaf, hani vefa ve hani vicdan diyordum.
FAHRETTİN MASUM BUDAK
YORUMLAR