Oğuz UÇAR (SON NOKTA)

Oğuz UÇAR (SON NOKTA)

oguzucar1@gmail.com

DEPREM GERÇEĞİ

06 Şubat 2020 - 17:13

DEPREM GERÇEĞİ



Elazığ’da yaşanan deprem, bize bir şeyi yeniden hatırlattı;

Kabul etseniz de, etmeseniz de Türkiye bir deprem ülkesi olduğunu bir defa daha anladık.Ancak, yaşamımızı bu gerçeğe göre düzenleme zamanı çoktan geldi de geçiyor bile...

 

Atalarımız, “Damdan düşenin acısını, damdan düşen bilir” demişler.

Bilim adamlarının “Asrın Felaketi” olarak tanımladığı 1999 depremlerini Bolu’da yaşamıştım.

 

Merkez üssü, Kocaeli’nin Gölcük ilçesi olan 7.4 büyüklüğündeki 17 Ağustos tarihindeki depremde tam 17 bin 480 kişi hayatını kaybederken 23 bin 781 kişi yaralanmış ve 505 kişi sakat kalmıştı.Henüz bu yaralar sarılmaya çalışılırken, 12 Kasım tarihinde ikinci bir deprem kabusu yaşamıştı, bu ülke...



Bu defa 7.2 büyüklüğündeki Deprem Düzce’den Türk insanını ikinci defa vurmuştu.

Merkez üssü Kaynaşlı olan bu depremde de 845 kişi hayatını kaybetmiş, 4 bin 948 kişi yaralanmıştı.



Her iki depremde bilanço çok büyüktü...



Devlet, bütün gücü ile yaraları sarmak için harekete geçti.

İnsanlar sıcak evlerinden kendilerini bir anda sokakta buldu.

Başlarını sokabilecekleri bir çadır bulabilenler yaşıyor olmaktan mutluydular...

Ben de bu yüzden tam 7.5 ay sıcak ev ortamından uzak, çadırda kalmıştım.



Ancak, alan o kadar büyüktü ki...

Yardımların toplanması kadar, dağıtılması da ayrı bir sorundu..

Kocaman bir coğrafyada depremin ardından ilginç olaylar da yaşanmaya başlamıştı.

Gelen yardımları, sanki bir depremzedeymiş gibi almaya çalışanlar mı? istersiniz...

Yoksa, o bölgeye hırsızlık amacı ile gelen aşağılık insanlar mı?

İnsanların hem güzel, hem de çirkin yönünü göstermişti o depremler...

 

Deprem, soğuk yüzünü şimdi de Elazığ’da yüzünü gösterdi.

Şimdi oradaki canlarımız için milletçe yine ayağa kalktık.

Maddi yaralar elbette sarılacaktır. Ancak ölenleri nasıl geri getirebiliriz ki?

İşte buna gücümüz yok...



Allah tekrarından korusun!

Gerçekten çok zor...

Yaşamayan bilemez.



Ama artık aklımız da başımıza gelmeli.

Bir defa, depremi daha ciddiye alarak, binalarımızı ona göre yapmalıyız.

1999 depreminden sonra ne kadar ders almış olsak da, bunun yetmediğini görüyoruz.



İnsanlarımızı depremin değil, binaların öldürdüğünü artık anlayalım lütfen...

Belediyeler bu gerçeğe uygun olmayan projelere onay vermemeli.

Müteahhitler ise daha namuslu olmaya çalışmalıdır.

Ülkemizin kalbi olan İstanbul için, deprem konusunda alınmış tedbirler bir defa daha gözden geçirilmelidir.



Bir tekme atılsa yıkılacak durumda olan evler bir an önce tahliye edilmeli ve oralarda yaşayan insanlar için çözüm üretilmelidir.



Milletçe yeni acıları yaşamamak ve gözyaşlarına boğulmamak için buna mecburuz.



Ne diyelim, Allah tekrarından korusun ülkemizi...

Gerçekten çok zor!



***



Geçtiğimiz hafta sonu Türk Siyasi tarihine damgasını vuran Rahşan ECEVİT hanımefendiyi kaybetmiştik. DSP İstanbul İl Başkanlığı, bu Cuma günü Eyüpsultan Camisi önünde namaz çıkışında Bülent ve Rahşan ECEVİT’in ruhlarına lokma dağıttı. İstanbul İl Başkanı Çiğdem MERCAN, Eyüpsultan İlçe Başkanı İbrahim BAYRAKTARve parti üyelerinin hazır bulunduğu lokma dağıtımında ECEVİT çiftine dualar edildi. Her ikisi de nurlar içinde yatsın...