SÖZER AKYILDIRIM CUMHURİYET 16.ULUSLARASI UYGULAMALI BİLİMLER KONGRESİNE KATILDI.

SÖZER AKYILDIRIM CUMHURİYET 16.ULUSLARASI UYGULAMALI BİLİMLER KONGRESİNE KATILDI.
30 Ekim 2025 - 14:59
ÖĞRETİM GÖREVLİSİ SÖZER AKYILDIRIM CUMHURİYET 16.ULUSLARASI UYGULAMALI BİLİMLER KONGRESİNE KATILDI.
ÖĞRETİM GÖREVLİSİ SÖZER AKYILDIRIM; Emperyalizm, Sykes-Picot, Wilson İlkeleri,  Mondros Mütarekesi, Sevr Anlaşması, Lozan Barış Antlaşması ve Yeni Dünya Düzeninde Türkiye’yi Bekleyen Tehlikeler Konulu Tebliğini Sundu

29 Ekim 2025 tarihinde Ankara’da Yapılan ve Online olarak katılım sağlanan kongreye çok sayıda yerli ve yabancı bilim insanları iştirak etti.
TÜRKİYE BEKLEYEN TEHLİKELER
Devletin Üniter Niteliği: Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 3’üncü maddesine göre “Türkiye Devleti, Ülkesi ve Milletiyle bölünmez bir bütündür”. Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütün olması demektir. Türkiye Devleti, Üniter bir devlettir, yani kendi bünyesinde farklı kanunların geçerli olduğu farklı yönetim bölgeleri yoktur. Federatif “yapılar yoktur. TBMM’nin yetkisi tüm Türkiye topraklarını kapsar ve her Türk vatandaşı bu topraklar üzerinde eşit muamele görür. Söz konusu üniter devlet yapısı, Türkiye’nin bölünmez bütünlüğünün ve iç huzurunun en büyük teminatıdır. 2024 yılı itibarıyla Türkiye’nin ekonomik büyüklüğü yaklaşık1.32 trilyon dolar seviyesindeyken ülke, dünyanın en büyük 20 ekonomisi arasında yer almaktadır. Üniter yapının korunması, ekonomik kaynakların verimli bir şekilde bölgesel farklılıklar gözetilerek dağıtılmasını sağlamaktadır. Federal veya âdem-i merkeziyetçi sistemlerin uygulandığı ülkelerde ekonomik eşitsizlikler genellikle artmış, yerel bölgelerin mali ve siyasi bağımsızlık talepleri ön plana çıkmıştır.2020 yılında yapılan bir araştırma, Türkiye’deki halkın %95’nin üniter devlet yapısını desteklediğini göstermektedir. Bu yüksek oran, Türkiye’nin üniter yapısının halk nezdindeki kabulünü ve gücünü ortaya koymaktadır.

Jeopolitik ve Dış Politika Riskleri: Türkiye’nin sınır komşusu Suriye’de istikrarsızlık devam etmekte ve bu durum, sınır güvenliği, sığınmacılar ve bölgesel güç dengeleri açısından Türkiye için önemli riskler doğurmaktadır. Suriye’nin kuzeydoğusundaki gruplar arasındaki çatışmalar ve ABD ile müzakerelerin sonucu, Türkiye’nin bölgedeki askeri ve diplomatik manevra alanını etkileyebilir. Ortadoğu’daki güç rekabeti Türkiye’nin dış politikasında belirsizlikler yaratmaya devam etmektedir. Doğu Akdeniz’de kıta sahanlığı anlaşmazlıkları ve enerji paylaşımı meseleleri bölgesel gerginliklerin artmasına zemin hazırlıyor.
Demografik ve Sosyal Yapıdaki Değişmeler: Türkiye’de nüfus artış hızının düşmesi ve nüfusun yaşlanma sürecine girmesi, üretim kapasitesi ve sosyal güvenlik sistemleri üzerine baskı oluşturuyor. Kentleşme oranının çok yüksek olması, kırsal alanlardaki tarımsal üretimi olumsuz etkileyebilir. Ayrıca Türkiye’deki sığınmacı sayısının artması, sosyal ve ekonomik planlamada ilave zorluklar getiriyor. 2023 sonu itibarıyla Türkiye’de yaşayan sığınmacı sayısı Göç İdaresi Başkanlığınca yaklaşık 4.7 milyon kişi olarak açıklanmış durumdadır. Bunlar içinde en yüksek nüfus Suriyeli sığınmacılardır, onları Afganlar, Almanlar ve Türkmenler izliyor. Özetle şunları söyleyebiliriz 1-Türkiyede nüfus artış hızı düşüyor 2-Türkiye nüfusu yaşlanma sürecine girmiş bulunuyor.3-Kadın nüfus, erkek nüfusu geçmiş görünüyor 4-İnsanların yüzde 90’dan fazlası kentlerde yaşıyor 5-Türkiyede 85.4 milyonluk nüfusa dahil olmayan 4.7 milyon sığınmacı ve 1.6 milyonda yabancı yaşıyor.
İklim Krizi ve Çevresel Tehditler: Birleşmiş Milletlerin desteğiyle düzenlen raporda Türkiye’nin 2030’da ciddi kuraklık sorunlarıyla karşılaşabileceği uyarısı dikkati çekti. Araştırmada Akdeniz bölgesinde 2050 yılına kadar ortalama sıcaklıkların 2 ila 3 derece ,2100 yılına kadar ise 3 ila 5 derece arasında yükseleceği tahmin ediliyor. Her iki derecelik sıcaklık artışı ise suya erişimde yaklaşık yüzde 15’lik bir azalmaya neden olabilir. Ekonomik İş birliği ve Kalkınma Örgütünün 2019 yılı verilerine göre, Türkiye halihazırda su stresi yaşayan ülkelerden biri. Mevcut eğilim devam ederse nüfusun ve tarımsal üretim alanlarının yüzde 80inin kısa sürede kuraklık tehdidiyle yüzleşeceği anlamına geliyor. Akdeniz bölgesin oluşacak çöl ikliminin, ülkemizin Kahire iklim kuşağına 2025 yılı itibarıyla giriş yapmasının, ülkemizin güneyini de içine alacak şekilde önce batıya sonrasında kuzeye doğru genişleyeceği bilim insanları tarafından hesaplanmakta ve yöneticiler uyarılmaktadır.

 Su tüketimi konusunda çok da zengin olmayan Türkiye kişi başına düşen içme suyu ve su kullanımı dünya ortalamasının altındadır. Türkiye’de kişi başına yıllık su kullanımı 1519 metreküp seviyesindedir. Kahire İklim Kuşağına giriş yapacak Türkiye, sıcaklıkların 1, 1.5 derece artış göstermesi (50 derece) halinde güney sahillerimiz kuraklık ve su krizine girecektir. Güney bölgelerimiz susuzluk ve kuraklıkla giriş yapmış kuzey bölgelerimiz ise daha çok yağış ve hortumlara sahne olacaktır. Güneydeki kuraklık ve susuzluğun zaman içinde önce batıysa sonrasında ise kuzey bölgesine yerleşme olasılığı ilgili raporda ifade edilmektedir.


Türkiye, yeni dünya düzeninde karşı karşıya kaldığı risklerin üstesinden gelmek için denge politikası, güçlü askeri kapasite, ekonomik istikrar ve demokratik reformlar üzerine odaklanmalıdır. Türk Milleti Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde, üç yıl, üç ay yirmi iki gün süren bir kurtuluş mücadelesi vermiş, Cumhuriyeti 29 Ekim 1923’te bütün dünyaya ilan etmiştir. Küresel aktörler dünden bugüne Türkiye’yi istikrarsızlaştırmak için durmaksızın uğraşmışlardır. Kürt isyanları, soğuk savaşın yaşanması, Kıbrıs barış harekâtı, Türkiye’de adına gençlik hareketleri, denilen bu ülkenin gençlerinin yıllarını çalan sağ sol çatışmaları, Ermeni terör örgütü Asala’nın saldırıları, ülkemizin 40 yılını zehir eden pkk terör örgütünün 50 binden fazla vatandaşımızı katletmesi Yeni dünya düzeninin bazen gizli bazen de açıktan yarattıkları tehlikelerden bazılarıydı. AB girme, demokratikleşme, Kophenag kriterleri gibi dayatmalarla Türkiye’de siyaset dizayn edilmek istenmiştir.15 Temmuz kalkışması ülkemiz için ciddi parçalama projesiydi. Milli Devlet kimliğimiz korunmalıdır. Ülkemizin içinde bulunduğu coğrafya yüzyıllardır kaos içindedir. Yugoslavya, Irak, Libya ve Suriye’nin parçalanmasının sonuçlarını ne derece önemli olduğu bilinmelidir. Son yıllarda Cumhuriyet tarihin en büyük mülteci ve göçmen akınına uğrayan Türkiye ilerleyen yıllarda ciddi anlamda demografik sorunlarla karşı karşıya kalacaktır. Ülke nüfusunun gittikçe yaşlanması, gençlerimizin yurt dışına göçleri ciddi endişeleri de beraberinde getirmektedir. Gençlerin ülkemizde kalmaları sağlanmalıdır. Gençlerin yurtdışına Almanya, Amerika ve diğer batılı ülkelere göç etmelerinin temel nedenleri arasında genç işsizliğin ve yaşam maliyetlerinin artması olarak öne çıkmaktadır. Gençler daha iyi yaşam koşulları umuduyla yurtdışına çıkmayı tercih etmektedir. Devlet beyin göçünü mutlaka önlemelidir. Türkiye, tüm bu risklere rağmen stratejik konumu, genç nüfusu ve deneyimli diplomasisi ile özellikle çok kutuplu sistemde hem bölgesel hem de küresel aktör olarak güçlenme potansiyeline sahiptir. Bu süreç yakından takip edilmeli ve stratejiler sürekli gelişen küresel dinamiklere uyarlanmalıdır.




 

YORUMLAR

  • 0 Yorum