Bir özgeçmişin kısa tarihi
Öznesi ben olan cümlelerim çok fazla değildir. Bir özgeçmişim olsa da, belli kalıplar dışına çıkmadan asla yazılmadı. Bir cümle, bir soru insan hayatında çoğu zaman itici bir güçtür. ‘Yazılarınızı seviyorum; ancak hakkınızda hiçbir şey bilmiyorum!’ bu cümle bana ulaştığında belli belirsiz hak verdim. Bir yazarın eserini okuduktan sonra: Nasıl yaşamış? Neler yapmış? Öğrenmek için araştırdığım olmuştur. Oysa bir özgeçmişe saklanmış, özünde geçenlerim var.
Resmi kayıtlara göre 29 Ocak 1984 tarihinde Kars'ta doğdum. Resmi kayıtlarla annemin beyanı örtüşmüyor. Anneme göre yayla çıkarken, yani 83 yazında doğmuş olmalıyım. Annemin beyanı, nüfus kaydından altı ay daha yaşlı gösterdiği için, bende evraktan yana olup 84’lü olduğumu söylüyorum. Kendi kendisinden altı ay büyük olan insanlardanım.
Kars'ın Merkez Kümbetli köyünde, aile içinde küçük bir aile olabilen, özgün ve donanımlı beş çocuktan üçüncüsü olarak hayata başladım. İlk adımlarımı ve yeniden başlamam gerektiğinde yeni hayatımın ilk adımlarını daima kendi toprağımda attım. Konuşmayı ve okumayı hatırlamadığım bir şekilde TRT'den öğrendim. Bu yüzden televizyonun gereksiz bir icat olduğunu düşünmüyorum. Zira yıllarca diksiyon kursuna gitsem sahip olamayacağım bir diksiyona sahibim. Önce okumayı, sonra yazmayı öğrendim. İlerleyen yıllarda da bu sıralama değişmedi, önce okur sonra yazar oldum. Okumayı çok sevdim ve asla aksatmadım, yazmaksa zaman zaman... Formal eğitimimin büyük bir kısmını Kars'ta tamamladım. Sonrasında birçok okulda, öğrenci, öğretmen ya da yönetici olarak bulundum. Birkaç üniversite bitirdim, birkaç bölümü yarım bıraktım. Yaşam boyu öğrenmeyi keşfettiğimden beri üniversiteleri rahat bırakmaya karar verdim. Öğrenmenin sınırı yoktur! Sırada oturmakla masa da oturmak arasında ki tek fark oturduğumuz açının değişmesidir.
Öğrencilerimden ve oğlumdan çok şey öğrendim. Oğlumdan, çoktan unuttuğum, kanıksadığım her şeye yeni bir pencereden bakmayı öğrendim. Doya doya gülmeyi, parkta oyun oynamayı, yaralı bir kedi için ağlamayı, çantamda sokak hayvanları için mama taşımayı, renklerin ve oyuncakların cinsiyeti olmadığını, düşünce ayağa kalkmayı, oğluma öğretmedim, ondan öğrendim. Matematik işlemlerini çözerken; ‘Çarpma çılgın bir toplama işlemidir.’ demeyi, zonklayan bir yara için; ‘Parmağımın kalbi var.’ Demeyi… Göz rengime kahverengi değil kakaolu demeyi öğreten, dünyanın en muhteşem çocuğunun annesi olmanın onurunu sonsuza kadar yaşayacağım. Bir gün, bir yerde, bir şekilde yollarımız ayrıldı. Sahibinden ödünç aldığım soyadını iade ettim.
Şehirler tanıdım, sokaklarında yürüdüm. Her biri farklı olsa da hepsinde gökyüzü aynı sonsuzluktaydı. İnsanlar tanıdım, her biri farklı dünyaların kapısını açtı. Acılar gördüm, kimi bana aitti, kimi benimmiş gibi canımı yaktı. Yıldızları izlemeyi sevdim, içlerinde gerçekleşmeyen dileklerimi alarak kayıp gidenler oldu. Çoğu zaman sevildim, hatta sevilmediğimi hiç hissetmedim. Muhteşem dostlarım oldu, eşsiz insanlarla çalıştım. Yaşadığımı hissettim, hissederek yaşadım.
Kitapları çok sevdim. Bir yazarın en arıtılmış düşünceleriyle sohbet etmenin okumak olduğunu kavradım. ‘Roman mı okuyorsun? Ben boş kitaplar okumam!’ diyen insanlardan olmadım. Hatta kurgu edebiyatın gücüne inananlardanım. Her türden, her görüşten eserle tanıştım. Okumak yaşamanın farklı bir yönüydü.
Yazmaya 2008’yılında öykü yazarak başladım. Üçüncü şahsın şiiri gibi, üçüncü şahısları yazmaktan, yeni hayatlar kurgulamaktan keyif aldım. Birçok öykü yarışmasına katıldım, hala katılmayı severim. Bazı öykülerim derece aldı, bazıları boynu bükük geri döndü; ancak hepsini sevdim. 2015 yılında ilk bağımsız romanım olan Sevgili Metres'e Mektuplar üzerine düşünmeye başladım. Araştırmalar, gözlemler, okumalar... Sonunda düşünmeyi bırakıp yazmaya karar verdim. Neden yasak aşk bu kadar kolay ve çok anlatılırken, bu üçlü ilişkilerin en olumsuz etkilenen insanı, bu kadar az anlatılmıştı?
2021 yılında Baygenç yayınlarından çıkan Sevgili Metres’e Mektuplar ilk bağımsız eserimdir. Bir tane bile olumsuz yorum almayan bu kitabın yazarı olmaktan gurur duyuyorum. Birçok edebiyat projesine katıldım. Benim için en özel çalışma, sadece kadın yazarların katıldığı 22 Kadın 22 Öykü projesidir. Bir birinden kıymetli edebiyat dergilerinde yazdım. Güncel Sanat, Kirpi Edebiyat ve Truva Edebiyat hem yazdığım hem de takip ettiğim dergilerdir. Malatya’yı hiç görmedim ancak; Malatya Ses Gazetesinde köşe yazarlığına başladım. ‘Kalemdaşım’ dediğim nice yazarla edebiyatın yaşayan yüreğine dokundum.
Edebiyat kadar sevdiğim bir diğer şeyse öğrencilerimdir. Bunu okuyacaklarına eminim. İsim isim anamasam da hayatım boyunca yollarımın kesiştiği tüm öğrencilerime teşekkür etmek istiyorum. Onlar aksini düşünse de ben onlara öğrettiğimden çok daha fazlasını onlardan öğrendim. En önemlisi koşulsuz ve yargılamadan sevmeyi, insanları değiştirmeden olduğu gibi kabul etmeyi! Cinsiyet ayrımı gözetmeksizin; Canımı yakanlara, kalbimi kıranlara, koşulsuz sevenlere ve çekip gidenlere, şartlar ne olursa olsun kalanlara... Hayatıma dokunan herkese sonsuz minnet duyuyorum.
Son birkaç yılda, yeni yaşanmışlıklar, yeni yalnızlıklar keşfettim. Dünyanın herhangi bir ülkesinin herhangi bir şehrinde sadece bana ayırılmış olan zamanı yaşamayı seçtim. Hepimizin birer özgeçmişi var ancak birde o özgeçmişin özünde geçenleri. Kabaca özetlersek doğdum, yaşıyorum ve öleceğim. Vasiyetim bile tek cümleye sığar. Güzel yaşadım, lütfen ölümden önce yaşamamış olanlar için ağlayın!
YORUMLAR